İsrail’e uyarı ve fal…

İsrail’in muhalif ve saygın gazetesi Haaretz’in dünkü nüshasından bir başlık.

“İsrail, Amerika’nın Üniversiteleri Kaybetti. Sonunda Beyaz Saray’ı Kaybedebilir…”

Fırat Rayten’in analizi yazısı şöyle başlıyor:

7 Ekim’de askeri açıdan gafil avlandık.

8 Ekim’de, işlemeyen bir hükümete sahip harika bir ulus olduğumuzu keşfettik. Şimdi üçüncü büyük başarısızlık tüm ihtişamıyla karşımızda duruyor; “İsrail halkla ilişkilerinin başarısızlığı…”

Columbia Üniversitesi’nde Filistin yanlısı öğrencilerinden oluşan bir kamp başlangıçtı. Hızla ABD ve diğer ülkelerdeki üniversitelere yayıldı. İsrailli profesör Shai Davidai’nin Columbia’ya girişi engellendi.

(Columbia ve başka üniversitelerde de İsrailli öğretim üyeleri de engellendiler. G.C)

Senato İsrail’e bir yardım paketini büyük çoğunlukla onaylayarak ABD’nin güçlü desteği kanıtlandı.

Ancak…

Kampüslerden gelen görüntüler, yönetim, medya ve genel olarak toplumdaki eğilimler bu desteği tehlikeye atıyor.

İsrail üniversiteleri kaybetti. Artık yeni anlatılarla Siyonizm, baskı ve emperyalizmle özdeşleştiriliyor, öyle ki İsrail’in var olma hakkını ve Yahudi halkının İsrail topraklarıyla bağlantısını inkar ediliyor.

7 Ekim’den bu yana Amerikalılar arasında. 18-24 yaş arasında yapılan anketlerde gençlerin yarısı “Hamas’ı desteklediğini” ifade ediyor. Çoğu ABD Başkanı Joe Biden’in İsrail politikasına karşı çıkıyor.

Gelecekte bu gençleri senatoda, yargıda, ekonomik liderlikte hatta Beyaz Saray’da görebiliriz. Sonuçta dünya askeri açıdan güçlü ama demokratik bir İsrail istiyor.

Liderlik yakın zamanda değişmezse Biden’in ekibi, İsrail’i destekleyen son demokrat yönetim olabilir.

GELECEĞİ İRAN GİBİ Mİ?

Daha ileri giden çok karamsar yorumlar da var. Amaçları İsrail toplumunu silkelemek ve bu hükümetin düşmesi için hareketlenmesini sağlamak. Bunun için bir tür “şok etkisi” yaratmak.

Gene Haaretz’in 13 Nisan tarihli nüshasında Eran Yaşiv “2048 yılında nasıl bir İsrail olacak” temalı bir fütürist yazıya imza atmış. “İsrail’in Geleceği İran’a Benzer Bir Yahudi Teokrasisi” başlıklı yazıdan bazı seçmeler şöyle…

Nisan 2048…

İsrail Akdeniz kıyısında laik bir azınlığa

sahip, dindar bir Yahudi Cumhuriyeti’dir. Rejimi şuanda teokratik ve otoriterdir. Ulusal slogan “seçilmiş insanlar…”

Yürütme organının başkanı eyalet başkanı: Haham Ovadia Yosef. (72 yaşında “Shas” Partisinin kurucusunun torunu)

Yasama Meclisi: “Sanhedrin…”

Nüfus 15 milyon.

Demografi: Yüzde 25 ultra-Ortodoks Yahudiler; yüzde 40 dindar Yahudiler; yüzde 15 laik Yahudiler;
yüzde 20 Müslüman ve dürzi.

İsrail fakir bir ülkeydi ancak 2000’li yılların ilk çeyreğinde kişi başına düşen milli gelir ile ilk 20’de yer alan zengin bir ülkeye dönüşmüştü.

7 Ekim’de Hamas terör örgütüne mensup binlerce aktivist İsrail’de 1200’den kişiyi katletti, yüzlercesini yaraladı ve 253 İsrailliyi ve yabancı uyrukluyu Gazze’ye kaçırdı.

Bu olay İsrail’le Gazze arasında uzun bir savaşa yol açtı. Savaş diğer cephelere, Lübnan ve Batı Şeria’ya yayıldı. Birkaç yıl sürdü. Savaş İsrail ekonomisine sürekli zarar verdi. ABD, Avrupa Birliği ve ılımlı Arap Devletlerinin önerdiği diplomatik
çözümü Netanyahu hükümeti reddetti.

Amerikalı üniversite gençleri Filistin için eylemde.

Beyaz Saray’da Filistin için protestolar.

Onların desteğini kaybetti.

Amerika’nın da desteği azaldı.

2026 Parlamento seçimleri olağanüstü hal nedeniyle iptal edildi.

Demokratik alt yapının kaybı ekonomik kriz ve geleceği artan belirsizlik “ekonominin güçlü sektörlerinin göçünü” yoğunlaştırdı. İlk ayrılanlar yüksek teknoloji çalışanları oldu.

Ardından doktorlar, akademisyenler ve hatta hava kuvvetleri, askeri istihbarattan askeri profesyoneller de göçtüler. Bu göç 20 yıldan fazla süredir devam ediyor.

Bu arada rejim yavaş yavaş değişti.

“Knesset (Yasama Meclisi)” ve hükümet fesh edildi.

Yerini Hahamların seçtiği bir hükümet ve yine önde gelen Hahamlar tarafından seçilen dini bir parlamento olan “Sanhedrin” aldı. Sanhedrin görev süresi sınırı olmaksızın Cumhurbaşkanını seçiyor. Mahkemelerin yetki alanı ciddi ölçüde daraltıldı, “Haham Mahkemelerinin”  yetki alanlarını genişletildi. Polis “ulusal muhafızlarla” takviye edildi.

Ağır sansür uygulandı.

Haaretz ve Channel 13 News gibi liberal medya kuruluşları kapatıldı.

Yabancı yatırım 2033’te -neredeyse- sıfıra düştü. Fert başına düşen milli gelir Arjantin ve Malezya gibi ülkelerle birlikte 65. sıraya geriledi. İsrail’in demokrasi olmaktan çıkması, siyasi ve askeri tutumuyla ABD, İsrail’e uzun süredir verdiği desteği sonlandırdı.

İsrail bunun yerine destek için Çin ve Rusya’ya yöneldi.

İsrail bütün bunlara rağmen nasıl ayakta kalabildi?

Çünkü…

“İsrail’in nükleer silah kullanma tehdidi caydırıcı oldu ve caydırıcı olmakta devam ediyor.”

Sivil liderlik dini görevlilerden oluşurken, askeri liderlik “dindar-milliyetçidir.”

Dünya Yahudileri
İsrail’den uzaklaştı. Yahudiliğin radikal bir dalını benimseyen ve teokratik, otoriter değerleri savunan başarısız, anti demokratik ve liberal olmayan bir devlet olarak görünüyor. Giderek İran’a daha çok benzemeye başladı.

Elbette bu çok karamsar ve şok yaparak İsrail ulusunu silkeleyerek tavır koyma amaçlı bir yazı. Böyle bir ihtimalin gerçekleşme şansı ya da şanssızlığı bana göre sıfır… İsrail’in sağduyulu, demokrat çoğunluğunun bu çok duyarlı sürecin aşılmasına ağırlık koyacağı inancındayım.

Bakın AB ülkeleri “Mayıs sonuna kadar Filistin Devletini tanımak” kararını aldılar. Bu da özgürlükçü demokrasilerin İsrail’deki aşırı sağcı ve kibirli yönetimini köşeye sıkıştıracak.

Ancak…

Bütün bu felaketler zincirini başlatan Hamas’a da gözlerin kapanmaması gerekir.